Olur
Allah'ın izni ile başlarım söze,
Teşekkür ederim kardeşlerim size,
Mevlam yardımcı olsun cümlenize,
Selam kardeşlerim sizlere selam.
OLUR derneğini kuranlara,
O topluma gelenlere,
Başkan üye olanlara,
Selam kardeşlerim selam.
Selam olsun OLUR kazamıza,
Belediye Başkanı encümen azamıza,
Tüm daire teşkilatına, hemde halkımıza,
Selam olsun kardeşlerim sizlere selam.
Varıp Eğrikilise de duralım,
Kaban köyünün hatırını soralım.
Kaledibin'den Olurdere'den Kalo'ya gidelim.
Selam kardeşlerim sizlere selam.
Yine saldınız beni efkara,
Norpet,Karnavas'tan inelim Sefkar'a,
Tavusker'i, Hükam'i, Parisör'ü, kayıt edelim eftere,
Selam kardeşlerim size de selam.
Kivi, Malakes, Ortiz, Kah'ta var idi,
Salt, Salaçur, Ori'nin dağları kar idi,
Horket'in, Pulur'un dağları duman idi,
Selam kardeşlerim size de selam.
Könk'ü, İniset'i geçtim, indim Mohoş'a,
Mevlam emeğimizi koyarmı boşa.
Orada bulunan kavim kardeşe,
Selam kardeşlerim size de selam
Varıp uğrayıp geçelim, Arkütüs köyünü,
Haynes'e varıp içelim Çayırpınar suyunu.
Arkünüs'ün, Kamis'in boldur malı koyunu,
Selam kardeşlerim seze de selam.
Haydos'a, Oğdadab'a yollar vurulmuş,
Cüleker'in yaylasına baraj kurulmuş.
Tüm köylerimize elektrik telefon gelmiş,
Selam kardeşlerim size de selam.
Pırdanos'un, Gesmanli'nin boldur suları,
Kapk ile Mehenk'ten geçer yolları.
Kızılların, Karaşot'un kokar gülleri,
Selam kardeşlerim size de selam.
Aşağı Penesgert'te varıp oturdum,
Üreği, Yukarı Penesgerti dile getirdim.
Olur Köylerini yazıp bitirdim,
Selam komşularım size de selam.
Kusura bakmayın sizleri üzdüm,
Varıp hayal ile köyleri gezdim.
Bu şiiri sizlere hatıra yazdım,
Selam okuyanlar size de selam.
İsmim Dursun Kaya, soy ismim DURAN,
Dinim İslamdır, kitabımız Kur-an.
Eğer ki olursa bizleri soran
Selam olsun soranlara da selam.
Aşağı Penesgertli
H. Dursun Kaya DURAN
ANADOLU GERÇEĞİ
Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla
Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını
Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla
Yaşadın mı bir yağmur duasını
Boz bulanık ırmaklarda çimdin mi
Kulak verdin mi yürekten kavala, saza
Bir ipek seccade üstünde gibi, huzurla
Durdun mu toprakta namaza ?
Bilir misin köylerde akşam olunca
Çekilir el ayak ortalıktan...
Bir hüzünlü ay doğar karanlığa sapsarı.
Başlar bir ağıt gibi sulardan, kapılardan
Kurbağa feryatları, köpek ulumaları...
Geceleri süt kokan, gübre kokan evleri
Topraktır hep damları, duvarı kerpiç...
Seferberlik yıllarını dinlerken ürpererek
Tandır başlarında uyudun mu hiç?
Kış günleri trenlerle geçtin mi uzak köylerden
Gördün mü dehşetini, tipinin karın...
Çektin mi hiç acısını istasyonlarda
Tandır ekmeği satan, yumurta satan
Yarı çıplak çocukların...
Kılığın kıyafetin sarmadı beni
Söylediğin türküler bizim türkümüz değil
Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını
Yüreğinde nakış yok, acı yok bizden
Bulutlar rahmetini kesmeden yavaş yavaş
insanlar selâmını esirgemeden
Savuş git içimizden...
Yavuz Bülent Bakiler
DERLER BİZDE
Ağabeye dadaş, kardeşe gardaş,
Burcu burcu kokan çorbaya da aş,
Yağlı boyaya şir, tuzluya da şor,
Merkebi sürerken çüş derler bizde.
Ana yolun adı şoş veya cedah,
Göze hoş görünen yerler seyrangah,
Allah korusuna, efecen Allah,
Raf terek, samalık merektir bizde.
Alay ve eğlenceye derler dinaz,
Yavaş ol demek için ise biraz,
Çocukların eğlencesi tsüvez,
Kasıtlı hareket gerezdir bizde,
Alayın bir adı da zemmetmek,
Vurdum duymazlıklara talaş etmek,
Tandır üstündeki demir hetirgeç,
Havucun adı pürçüklüdür bizde.
Başlık parası işine hedime,
Karışmaya dokunmaya ilişme,
Özlemeye hasretliğe göresme,
Şehitler dergahı türbedir bizde.
Bebelere konan toprağa höllük,
Dar, uzun biçimsiz şeylere düllük,
Çok eski ayakkabılara kalik ,
Burnu küçük olan kımiktir bizde.
Bilmiyorum demek için bennam,
Kuran-ın küçüğüne Enam,
Kapalıya ve gizliye namahrem,
Uzun şorta da tuman derler bizde.
Çok büyük olan mendile mahrama,
Pestil-dut kavurmasına çullama,
Hanımların ortaklarına kuma,
Denemeye sınama derler bizde.
Çeşmeye pungar, büyük tabak lenger,
Süzgece kevgir, marangoza dülger,
Ekmeğe fetir, azarlamaya çor,
Şüpheli iş müşeveştir bizde.
Çocuğa uşak ,bel bağına kuşak,
Tavan arası boşluklar arıştak,
Hayvan otlatan çocuklara hodak,
Serbest gezmek dırçiklemektir bizde.
Güzel giyimli hanımlara tanko,
Giyim işi pırpırtı, paito seko,
Pirpirim dekikleri semiz otu
Şalgam turşusu çortutudur bizde.
Keçi yavrularına derler gıdik,
Tandır ekmeği bazen düşük gılik,
Kedilere pisik, gömleğe işlik,
Gülüş hoş olmazsa dişlektir bizde.
Koma malameyit, bardak istikan,
Saklanbaç ittibitti, gezme seyran,
Kötü kadın sürtük iyiler hayran,
Yıkıntı yerler harabedir bizde.
Kamburlara guzzik, civcive cücük,
Hindiye culuk , yavrusuna bılik,
At ve merkep yavrularına kurik,
Genç tavuklara ferik derler bizde.
Mahalle mehle, beklemeye behle,
Kalfaya hefle, hizmetçiye besleme,
Mücadele etmeye pehleleşme,
Azgın olana kudurma derler bizde.
Mandya camış, yavruya gociş,
Kedi yavrusuna enik, köpek gudik,
Diline rekaket olana tıllik,
Burnundan konuşan hıniktir bizde.
Mantıya hıngel, dinlenmeye dincel,
Sıcağa ıssi, sünepe pis tembel,
Uslu insanasefil, dilsize lal,
Çakılın adı mı çeğildir bizde.
Bir şiir
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör
Her haftası bayram, her günü düğün;
Hele yaylalara çıkılsın da gör
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör
Görmedin sen bizim mavi sulari,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör
Sen bizim köyler görmedin ki hiç..
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör
Anlamaz bilmezsin sen bizim halkı;
Sevgiyi bulasın yakına gel ki..
Kalıplar gerçeği göstermez belki,
Gönül perdeleri sökülsün de gör
Abdurrahim Karakoç

|