Fıkralar

Komşumuz Atlı köyünün fıkraları

Hakiki, Yaşanmış Ori fıkraları

...efendıma sana soylem, hılaf olmasın, hepsi dogri, essahdan ve hakkattan da olmiş şeylar, vallah da billah, de ki vallah, yemin et, hama ki da, hama ha, agzın yiyem, nahalif, nifratluh, zukkum başan, termaş kala, mirat, andır kala, ogunda olem...


***
Donguzlar ve ayular

Daramahlali Izzet emi (Izzet Can) Isat'ta papates ve fasulye ekmistir. Bahceyi sulayip kontrol etmeye gittiginde bir de bakar ki son yillarda sayilari cok fazla artan domuzlar bahceyi mahvetmis.
Domuzlara kizan Izzet emi soyle bir mukayese yapar:
- Anasini bilmem nayettugumun donguzlari bahcayi mafetmislar. Eskidan ayulara kizarduh ama magar ayular donguzlarin yaninda kravatli mamur imis.
(Izzet emi bu olayi koydeki memurlarin yaninda anlatir

***

Radyodaki turkuler
Koye radyonun ilk geldigi zamanlardadir. Rahmetli Hedis dedenin evine de bir radyo alinmistir. Radyoda guzel Erzurum turkuleri calindigi bir anda evin kizlarindan Rumbiye disardadir. Hedis dedenin hanimi der ki:
- Ola ola ao radyoyi kapatin da ey turkilar gecmasin. Rumbiya galsin da o da dinglasin!

***

Dunyadaki huriler
Ömergillerden rahmetli Sahin dede cok kalender bir insandi. Haniminin adi da Huri idi. Bir gun caimde imam efendi, ‘bu dunyada iyi amel isleyip hayirli isler yapan erkeklere oteki dunyada Allah tarafindan huriler verilecegini’ anlatir. Bunun uzerine Sahin dede der ki:
- Eger cennetteki huriler de bunun gibiyse ben huri muri istamerim!
(Allah ikisine de rahmet etsin).

***

Ban demam

Dursun Hoca, torunu icin Akif Demirci'nin kizini istemeye gider. Yemek, cay ve muhabbetten sonra Dursun Hoca konuyu acmak icin Akif Demirci'ye sorar:
-Akif aga bir de ki biz buraya niya galduh.
Akif Demirci:
-Ban demam!

***

Masalalari cohdur

Yillar once hukumet okuma-yazma seferberligi duzenler. Bunun uzerine koydeki yaslilar okula gitmek zorunda kalir. Bunlardan biri de rahmetli Ahmet amcadir. Hoca herkese sorular sorar. Ahmet amcaya da Islamin sartlarini sorar.
Ekrem hoca:
-Ahmet emi, Islamin sarti kacdur?
Ahmet emi cevabi bilmez ve soyle der:
-Ya hoca onun masalalari cohdur.
Bu cevap simdi koyde atasozu gibi kullanilmaktadir. Allah Ahmet emiyi nur icinde yatirsin.


***

Hama ha!

Asagi mahalleye sonradan tasinan ve aga olmayi cok isteyen Hoca Yakupgil'in Hazım (Saglam) amcaya sorarlar:
-Ola Hazım, asahki mahlanin agasi oldun mi?
Hazım amca cevap verir:
-Hama ha!

***

Kablarin ici

Suphesiz koyumuzun en renkli simalarindan biri olan Daramahlali Izzet (Can) emi bir sabah, muhtemelen hanimiyla tarlaya veya cayira, ise gidecektir. Kizi Gulafer de evdedir. Hunkar abla da yemekten sonra kablari yikamaktadir. Izzet emi, haniminin hazir olup olmadigini ogrenmek icin asagidan Gulafer’e bagirir:
-Ogul Gulafer anan nayder?
Gulafer cevap verir:
-Kablari yiher, baba.
Kufur repertuari oldukca zengin ve carpici olan Izzet emi kizar ve soyle der:
-Yihasin yihasin hepsinin icina s...em.

***

B-M farkı /fonoloji ilmi:)

Merhum Recep (Isleyen) Usta, bir gun komsusu Helim Binali amcalara misafirlige gider. Misafirlikten ayrilma zamaninda Binali amca kapiya elini atar ve 'mismillah' deyip kapiyi acar. Recep Usta m-b hatasinin farkina varir.
Recep Usta:
- Mismillah dema bismillah de! der.
-Binali amca:
-Na fark edar ha mismillah, ha bismillah...
Recep Usta:
-Sana Binali yerine Minali diyorlar mi? der.
(Filozof gibi bir adamdi Recep Dayim. Onun ardindan Binali emi de Hakk'a yurumus... Allah rahmet etsin.)
***

Fazla zırzalama da!...

Yayla cikmistir ve millet yayladadir. Koyde neredeyse hic kimse kalmamistir. Dursun Hoca imamligindan dolayi koyde kalir. Rahmetli Rustem amca da koyde kalir. Hoca, biraz da akrabaliklari bulunan ve koyde yalniz kalan Rustem amcaya:
-Fazla zırzalama da, arada bir bize yemege gel der.

***

Mala karismis olmasın!

Motorcu Ömer güzün sabah malini katmak için mallari "Kürögi"ne getirir. Fakat aradan saatler geçer eve dönmemistir. Yenge, eve gelen tirakrör müsterilerine de tam bir cevap veremez.Çaresiz Ömer Abi'yi aramaya gider. Kürögündeki Zekerya Abi'ye sorar :
- Agabey, Ömer sabah mallari gaturmisti eva galmadi acaba habariz var mi?
Zekerya cevap verir :
- Yenga haralda o mala uydi da getti. Aksama malın oguna galın bulursuz...

***

Saat kac?

Garip konusmalariyla dikkat ceken motorcu Omer Kuronu'nden motorla gecmektedir. Bu arada soz ustasi Mehmet Onbasi saati ogrenmek icin ona:
- Omer saatin kac? diye seslenir
Omer umursamaz bir edayla:
-Simdi saatim yok da aldugum zaman soylarım der.

***

Kartol, patatis...

Ertan Aksoy ortaokula yeni baslamis ve sehirlerden gelen ustunde ve Ingilizce birseyler yazili bir tisort giymis harmanda dolasmaktadir. Ayni zamanda harmanda bulunan Zayim amcayi yaziyi anlamadigindan dolayi mahcup etmek icin Ertan sorar:
- Zayim emi tani ki bu tisortta na yazer?
Muzipligiyle bilinen Zayim amca altta kalmaz cevabini verir:
-Kartol, patatis....

***

Petekler

Muzellim dede Hedis dedeye sorar:
- Ola Hedis petehlerin duriir?
Hedis dede:
- Yok, hepsi sondi.
Muzellim dede:
- Ola na ey, na ey... hec kimseye bal yedurirdin?

***

Bakır çıktı
Rahmetli Kârtol Dursun amca, ayni köyden Bekir Ismail dayinin kizi Altun hamimla evlenir. Çok istemelerine ragmen bir türlü çocuklari yasamaz. Birgün, bir ahbabi Dursun amcaya:
Hanimindan memnun musun? diye sorar.
Kârtol Dursun, üzüntüsünü ve pismanligini su sözleriyle dile getirir:
-Sorma arkadas!... Ne memnun olacagim... Görünüsüne bakip aldanmisiz... Ben altin diye aldim, içi bakir çikti.
***

Emanet eşek

Bir komsusu ormandan odun getirecegini söyleyerek Kiliç Memet’ten esegini ister. Adam esegi alir ve ormana götürür. Aksam olur, Kiliç Memet bakar ki, esek kapinin önüne gelmis. Çullarini açip içeriye kapatmak için indiginde paldimin esegin kuyruk altini yara ettigini görür ve küplere biner:
-Tüh! Allah belâsını vermesin. Eşegin g...ünün agzına s...mişlar! diye bagırır.

***

Müsrif cüzdan

Dervis Aga ile Yakup Çavus amca çocuklaridir. Dervis Aga cimriligiyle, Yakup Çavus ise eli açik olusuyla taninir. Birgün, Dervis Aga, Yakup Çavusa:
-Yakup, sende eksik olmaz, bir cüzdan ver de paralarimi koyayim. Benim cüzdan artik eskimis, der.
Yakup Çavus, eve gider ve az sonra elinde bir cüzdanla döner. Cüzdani Dervis Agaya verir.
Birkaç gün sonra, Dervis Aga elinde Yakup Çavus’un verdigi cüzdanla gelir. Cüzdani Yakup Çavusun üzerine atarak:
-Al, bu termaşi!... Bunu kötü alıştırmışsın, para baş götüremiyorum, der.

***

Cekete de para...

Agustos ayinin sicak bir ögle sonrasinda Mehmet Onbasi, köyün minibüsü ile Olur’dan köyüne gitmektedir. Yolcular sicaktan adeta bunalmistir. Mehmet Onbasi da sicaktan daralmis, mendili ile durmadan terini silmektedir. Durumu fark eden soför:
-Mehmet amca, çok terlemissin, ceketini çikartip rahatlasana, der.
Yolcularin, soför arabaya konulan büyük - küçük her esyaya para aldigindan sikayetçi olduklarini bilen Mehmet Onbasi firsat bu firsattir diyerek tasi gedigine koymakta gecikmez:
-Sıcaktan yanıyorum, ama ceketi de çıkartmaya korkuyorum.
-Hayrola, neden korkuyorsun?
-Duyduguma cekete de para alıyormuşsun, o korkudan çıkartamıyorum.


***

Ayak izleri...

Bizim Yasin emi bir gün Horket'e gider. Horket'te misafir oldugu evde akranlari ona bir şaka yapmak ister ve :
- Ula Yasin tozahta izlerin nasil da belli oler ki.
Yasin eminin eline taş geçmiştir. Arkadaşlarini gösterir ve lafi yerleştirir:
- Tabi belli olur. Okadar ayunun içinde bir insan izi.


***
Uzaktan kumanda

Ori’ye elektrik yeni gelmiş, dolayisiyla televizyon da evlere henüz girmiştir. Köylüler bir mecliste televizyon muhabbeti etmektedirler. Sohbet esnasinda Dursun Hoca:
-Şu uzaktan kumandasiz televizyonlar bana sorarsaniz biz ihtiyarlara göre degil. En iyisi birer tane uzaktan kumandali televizyon almak.
Birisi merak edip sorar:
-Uzaktan kumandasiz televizyonlarin ne kusuru var Hoca? Hem ne diye ihtiyarlara göre degilmiş, biz ihtiyarlarin başindan aşar.
Dursun Hoca, gerekçesini şöyle izah eder:
-Televizyonu açip evin bir köşesinde uzanip seyretmeye başliyorum. Bir bakiyorum ki kadin soyunmaya başlamiş. Ben ihtiyar adam, yerimden kalkip televizyonun dügmesine dokununcaya kadar kadin çirilçiplak oluyor. Ondan sonra kapatsan neye yarar? Televizyon uzaktan kumandali olsa, oturdugum yerden, kadinin soyunmasina firsat vermeden dügmeye basar kanal degiştiririm.

***
Malını yiyen de ölmüş yemeyen de...

Orili Avcioglu hasta, yatak döşek yatmaktadır. Artik iyileşecegine dair ümidi de kalmamıştır. Ziyaretine gelen ahbaplarının, yaninda oturdugu bir anda hanımına seslenir:
-Kız, terekteki yarım soğan ile bir de ambardan bir lokma ekmek getir. Acdadına tukurem, malıni yiyan da ölmüş, yemiyan da...

***

Böyle ardı mı gelir?
Orili Molla Memet, Niyakom’a ramazan imamlıgına gider. Daha ilk gün, yatsı namazının farzını kılarken, münferit kılmaya alıstıgı için, Fatiha'yı cehren okuyacak yerde, hafiyen okumaya baþlar. Cemaat, hocanın yanildigini anlar. Onu uyarmak için içlerinden biri:
-Elham... der. Molla ayıkmayınca bir digeri:
-Du lillah... diye ekler. Molla, yine ayýkmaz. Bu sefer bir baþkası:
-Errahmanirrahim... der. Molla yine kendi âlemindedir. Hasan Aga bakar ki, Molla'nın ayıkacagı yok, daha yüksek bir sesle olaya son noktayı koyar:
-Ula uşaklar gözüne yanarım, böyle parça parça okuma ile bunun ardı mı gelir?... Bozun da yeniden başlayalım.
***

Bani sana bulaşdurma

Fuat Can şehirden gelmiştir. Başında da o zamanın ünlü geniş foterlerinden vardır. Camiden çıkınca cemaat cami avlusunda sohbet ederken Dursun Hoca'nın gözleri herifin kafasındaki fotere takılır. Yanına yaklaşır hoşgeldin, hoş-beş muhabbet derken Dursun Hoca'nın fotere canı hiç ısınmaz. Dursun Hoca sorar:
-La Fuat san asgarda nayidın?
Cevap tam Dursun Hoca'nın istedigi gibi gelir:
-Ulaşdurma
Hoca hemen lafı yapıştırır:
-Aç o foteri başından da bani sana bulaşdurma

***

Semaver Su Tutmuyor

Orili Mahmut Çavus köy muhtaridir. Birgün, ilçeden misafirleri gelir. Misafirler resmî görevlilerdir. Muhtar köy çavusu Emrah Dayiyi çagirir, terekte duran semaveri göstererek:
-Emrah, su semaveri al ve diger odada güzel bir çay demle; misafirlerimiz var, der.
Emrah Dayi, semaveri alip konaktan çikar, aradan bir hayli zaman geçtikten sonra konagin kapisinda görünür. Yüzü gözü is içerisindedir. Misafirler Emrah Dayiya bakip gülüsürler. Muhtarsa çay beklerken Emrah dayiyi karsisinda eli bos görünce sinirlenir. Emrah Dayi biraz üzgün, biraz mahcup:
-Ya muhtar semaver su tutmuyor!...
Mahmut Çavus, öfkeyle kalkar ve semaverin yanina gider. Bir de ne görsün!... Ortalik dumandan geçilmiyor, üstelik de odanin zemini göle dönmüs.
Meger ilk defa semaverle karsilasan Emrah Dayi, önce semaverin közlügünde ates yakmis, sonra da su koyacak baska açik bir yer bulamadigi için ayni yere su doldurmus. Hem semavere doldurdugu su alttan çikmis hem de ates sönmüs. Bunu defalarca yapip netice alamadigi için de muhtara kosmus.

***

Vehbi Beg'in Atı
Ori’de, bir kıs gecesi ihtiyarlar toplanmıs Yakup Çavusgilin konakta oturulmaktadirlar. Muzipligiyle taninan Kasap Mecit, evinden konaga gelirken Vehbi Begin atini ahirdan çikarir, semerini vurur, sırtına bir çift sepet baglar ve yedeginde Yakup Çavusgilin konagın önüne kadar getirir. Sonra da Yusufeli agzını taklit ederek konaga seslenir. Sese bir genç çıkar ve ona:
-Vehbi Bege misafirin var diye söyle, der. Az sonra kapıda bu sefer Vehbi Beg görünür ve asagıya seslenir:
- Buyur efendi!...
Kasap Mecit:
-Beg, Tanri misafiri kabul eder misin? der. Vehbi Beg asagı iner. Kisa bir hos-bes faslindan sonra:
-Efendi, sen buyur konaga çik, ben ati ahira çekeyim, der ve misafirin elinden atin dizginini alir. Kasap Mecit merdivenlerden çikarken Vehbi Beg de hem ati sürükleye sürükleye sokaga asagi götürmeye çalisir, hem de yedege gelmeyen kendi atini hatirlar ve kendi kendine söylenir:
-Ula, bu termaş da ayni bizim at!...

***

Kalp çarpıntısı ~ Palpitation

Ismail onbaşi Erzurum'da doktora gider. Doktor, onbaşiya sorar:
-Amca sende daha önce kalp çarpıntısı falan oldu mu?
Ismail onbaşi kendinden emin ve kendine has edasıyla cevap verir:
-Doktor bey ban o kadar usul gezarım ki heç kalbım-malbım cannanmaz.

***
Yumurta

Komşulardan biri Hocalar'dan yumurta istemeye gelir. Kafiyeli konuşmada üstüne olmayan Hoca emi komşuya yumurtalarının olmadığını şöyle ifade eder:
Bir tavuğumuz var kuruh,
Bir horozumuz var buruh.

***
Yeni disler

Hoca köye gelen Poşalara dişlerini yaptırır ama kullanmaz. Komşular sorar dişleri niye kullanmıyorsun diye. Hocanın cevabı komiktir:
Parayi verduh poşaya,
Dişlari attuh koşaya.

***
Kız isteme...

Hoca ve beraberindekiler Sumat'a Hoca Yakupgil'in Mehmet Abi için kız istemeye gider. Ne yazık ki kız tarafından olumlu cevap gelmez. Köye dönen hocaya vaziyeti sorarlar, Hoca'nın cevabı:
Gettuh Sumat'a
Ettuh şamata
Bir kız alamaduh
Hocagil'in Mamat'a.

***
Hocalarin en iyisi
Orili Dursun Hocaya bir misafir gelir. Ahbaplar hocanin evinde toplanirlar. Sundan bundan konusurlarken konu döner dolasir imamlarin iyi vazife yapmadiklarina gelir. Herkes hocalarin bir eksiginden bahseder. Kimisi hocalarin vakit ezanlarini okumadigini, kimisi hocalarin dürüstlükten bahsedip, dürüst olmadiklarini; kimisi de hocalarin maas almasalar namaz bile kilmayacaklarini örnekleriyle anlatir. Velhasil hocalarin kötülükleri saymakla bitmez...
Misafir de olaya son noktayi koyar:
-Ula, bu hocalarin en iyisinin anasini!...
Misafirin densizligi odada soguk dus tesiri yapar. Bütün gözler Dursun Hocaya çevrilir. Herkes Hocanin tepkisini merak eder. Dursun Hoca, gayet rahat bir sekilde cevap verir:
-Bana neye bakiyorsunuz? Ben hocalarin en iyisi degilim ki!...

***
Hırsızlar mahacir getti

Bibimlerden birisi Ankara'dan bir yaz vakti koyu ziyarete gelir. Dursun Hoca'yi (enistesi olur) ziyaret eder. O anda harmanda calisan Hoca harmandaki isini bitirir ve bibimle eve dogru yonelir. Ama harmandaki is aletlerini bulunduklari yerde birakir. Bibim Hoca'ya sorar:
-Eniste, bu esyalari iceri almayacak misin, kimse calar bunlari.
Hoca espiriyi patlarir:
-Hirsizlar Ankara'ya mahacir getti. Bunlari kimse calmaz.

***
Gülhane Hastahanesi
Ardeseli Suleyman eminin kendi hastadir, hanimi dersen o zaten hastadir. Bunlar yetmiyormus gibi inegi aksamakta, bir keçisi ishal olmus, danalarindan biri de sap hastaligina yakalanmistir. Bu aksilikler yetmiyormus gibi, bir de aksami çoban, sirtinda bir koyunla kapiya dayanir ve seslenir:
-Süleyman emi, bu hasta koyun sizinmis, gel de buna sahip ol!...
Süleyman emi, ahirin önüne iner, çobandan koyunu teslim alir. Koyunu itekleyerek ahira götürürken, bir yandan da kendine has edayla söylenir:
-Kari hasta, inek aksiyor, keçi zirvaya düsmüs, dana dabak olmus, koyun da can çekisiyor... Geçmisine yandigimin evi bana oldu Gülhane Hastahanesi!...

***
Baltayi kaldurmişdi
Orili Sakir Dursun köylülerin deyimiyle çok “ehmal” birisidir. Hiç acelesi yoktur. Birisinin bir saate görecegi bir isi, o ancak bir güne bitirebilir.
Yaylaya çikildiktan sonra, köylüler Ardanuç Ormanlarina giderek yaylanin yakacak odun ihtiyacini getirirler.
Yine birgün oduna gidilmistir ve oduncular yaylaya “posta posta” gelmeye baslamistir. Sakir Dursun’un hanimi da kocasinin yolunu gözlemektedir. Son gelenlerin içerisinde kocasinin olmadigini görünce odunculardan biri olan Memet Onbasiya sorar:
-Memet agabey, bizim herifi gördün mü, odun etmis miydi, ne zaman gelir acaba?
Mehmet Onbasi:
-Vallaha, Dursun biz yanindan geçerken kütügün üzerine odunu koymus, hatta baltayi oduna vurmak için yukari kaldirmisti. Biz sirti asana kadar baltayi hâlâ indirmemisti. Bizden sonra indirdi, indirmedi onu da bilmiyorum, der.

***
Bizi bıraktın da nereye...?
Biçin vakti ramazanda, Orili Salman Yusuf dayi yayladaki evlerin bacasinda teravih namazi kildirmaktadir. Teravih namazi biter, sira vitir namazina gelir. Yusuf dayi, vitir namazini, ramazandan önce münferit kilmaya alistigi için unutur ve sessizce tekbir alarak namaza baslar. Cemaat durumun farkinda degildir. Onlar da imama uyar. Cemaat biraz bekler, Yusuf dayida ses seda yok. Herkes durumu anlamaya çalisirken Yusuf dayi yine sessizce rükûya gider. Arkasindan yine sessizce secdeye gitmek için egildiginde hemen arkasinda duran Yakup Çavus, Yusuf dayinin paltosunun etegine yapisir ve:
-Yusuf, aklin basan topla! Bizi biraktin da nereye gidiyorsun!... der.

***

NOT: Umarim hic kimse buraya yazilanlardan rahatsiz olmuyordur. Zira, insanlarin sahsiyetlerine saldirmak gibi bir niyetimiz yoktur. Maksadimiz insanlari incitmeden eski gunleri yad edip biraz tebessum etmektir ve ettirmektir. (Kerim D.)

Kaynak; http://www.atlikoyu.com

Erzurum fıkraları

CERİYAN

Neriman Hanıma gelen misafir, evin kızını ortalıkta göremeyince sormuştu:
-Ayşe nerede, göremedim?
Ev sahibi hava akımını kastederek:
-Geçen gün sizin evde ceriyana kapılmış, hesde yatir içerde.
Bu söz üzerine misafir hanım öfkeyle:
-Viyh torpah başıma, bizim evde ceriyan ne arir? Sen de bülirsen ki biz kaz lambasi gullanirih!

-----------------------------------------------

SUÇUMUZ NE?

Tebrizkapı'da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
-Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
-Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
-Senin farların da kırık?
-Mehellenin pijleri...
-Silecekler de yok!
-Vış, ahan ben de yeni gördüm.
-Ehliyet ruhsat lütfen.
-Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emim de.
-Olur mu öyle?, sana elli lira ceza yazıyorum.
-Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?
-----------------------------------------------

FARZET Kİ

Erzurum’da birisi köylü bir dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
- Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir !
-----------------------------------------------

İT GIRHİRAM

Eskiden İstanbul'dan Erzurum'a Trabzon üzeri vapurla gelinirdi. Trabzon'dan otobüse binen yolcular Aşkale'de araba bozulduğu için uzun bir beklemeye girmişlerdi. İstanbullu bir yolcu fırsattan istifade berbere girmiş traş oluyordu. Bu arada biri kafasını dükkana uzatıp:
-Yusuf emi neyidirsen?
-Neyidim oğul, ahşama geddin it gırhiram!
-----------------------------------------------

SAKO

Bir kış gecesi Emin Hafizin kayınbiraderi çocuklarıyla gezmeye gelir. Gece uzundur, ikram izzet gerekir ama evde hiç bir şey yok! Emin Hafiz, karısına "sen misafirlerle ilgilen" der, hemen asılı olan kaynının "sako"sunu aldığı gibi en yakın kahvede on beş liraya okutur. Et, meyve, çerez ne lazımsa alır gelir. Karısı da sevinçle pişirir, ikram eder. Yer içerler. Geç vakitte kalkmak isterler.Kayınbirader seslenir:
-Baci hele sakomi getir biz gahah.
Kadın arar ama sakoyu bulamayınca:
-Ağabeği senin sakon var miydi?
-Eşşeggızi, zehmeri güni caket gatına mi geldi, der Emin Hafiz.
Birden herkesin jetonu düşer ve hep birden Emin Hafiz'e bakarlar. Emin Hafiz istifini bozmadan:
-Gavatın oğli dolmalari üçer üçer yudanda eydi hemi!
-----------------------------------------------

NE TİLKİSİ

Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
-Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
-Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan!


-----------------------------------------------

VIŞŞŞ SENE NE

Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
-----------------------------------------------

DALIMIZ GIZSIN

Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı sık sık açan ve açık bırakan zebanilere rica eder:
-Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.


-----------------------------------------------

BENNAM DAĞLARI

Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir öğrenci “bennam dağları“
cevabını yazmıştı. Öğretmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :
-Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?
Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :
-Öğretmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.
-----------------------------------------------

SİTAVUHLİ

Erzurum’lu İstanbul’da gezerken hele bir de ano diskoya gidim demiş. Kapıdaki bekçi:
-Damsız girilmez, yasak, deyince:
-Gardaş benim damım Erzürümün Sitavuh kövünde.Hoç altına gındıllik tahacah halım yoh!
-----------------------------------------------

BEDİRA

Radyo yeni icat edilmişti. Köyün birinde evdeki radyoya büyük hoparlörlerden
birini bağlayıp dış duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği
dinlemiş dinlemiş hayretle:
-İcatta icat gardaş, bedira da gonişir!


-----------------------------------------------

İKİ POHLİ YUMURTA

Vali Erzurum'un köylerini ziyarete gidiyor. Bir köyde kendisine bolca yumurta kayganası ikram ediliyor. Vali çok memnun oluyor ve
nezaket icabı şöyle diyor:
-Muhtar ne zahmet etmişsin, bu kayganaya gerek yoktu, ayran yeterdi..
Muhtar:
-Ne zehmeti vali beg, içine tükürim, iki pohli yumurta, ne gıymeti, afiyet olsun...BU BİR
NUTUKDUR

Pasinlerin kurtuluşunda Belediye Baskanvekili Sabih Pasin heyecanlı bir nutuk çekiyor :
-Ermeniler saldırdi, ahan bu ot yığınlarına kadar geldiler, biz
saldıranda da ano çeşmenin yanından kaşdı cannarıni zor gulturdular.
Nutku dinleyen ve o günleri yaşamış yaşlı bir kadın itiraz edip:
-Ola Sebih atma atma.. Sen ne annadirsan, sen o günleri gördün mü ki, diye sorar.
Buna sinirlenen Başkanvekili
- Pohh yeme Behile, bu bir nutuktur! Ne söyler söylerem.!

-----------------------------------------------

SUÇUMUZ NE?

Tebrizkapı'da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
-Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
-Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
-Senin farların da kırık?
-Mehellenin pijleri...
-Silecekler de yok?!
-Vış, ahan ben de yeni gördüm.
-Ehliyet ruhsat lütfen.
-Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emim de.
-Peki, sana elli lira ceza yazıyorum.
-Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?
-----------------------------------------------

ELEYSE NİYE DURDUN

Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
-Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-Heyir baci, getmez!
Kadın:
-Vış! eleyse niye durdun!
-----------------------------------------------

HELBET

Gürcükapı'da sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuya "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!
-----------------------------------------------

MUSTAFA PAŞA
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
-Baba, memlekette kaç vali gördün?
-On, onbeş vali hetirimdedir...
-Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
-Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
-Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
-Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna


-----------------------------------------------

HURDA NENE

Çeşitli hastalıklar, kazalar geçirmiş, bir gözünü kaybetmiş, romatizmadan beli bükülmüş, parmakları çarpılmış olduğundan mahalleli bu yetmişlik ihtiyara Hurda Nene adını takmıştı. Rahmetli o haliyle bile herkesle şakalamayı, espri yapmayı severdi.

Hastalanmış ,hastaneye kaldırılmıştı. Sabahleyini, nabzını ve ateşini kontrol eden doktor der ki:
-Teyze maşallah çok iyisin. Nabız normal, ateş de yok. Vücut sıcaklığın 37 derece.
-Tohtor beğ oğlum, der Nene, bir türli ıssınamirem. Soyuhdan donirem, sen o otuz yedi dereceyi kırka elliye çıkart. Ücreti mühüm değil.

-----------------------------------------------
CEFER AĞA

Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
-Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!


Kaynak ;
http://erzurumluyuz.sitemynet.com/


SAAT GIRH

Çarşıda Erzurumlu bir kadın önden giden hamala bağırmış:
"Hamal emi, hamal emi saat gaç?"
Hamalın zaten canı sıkkın:
"Saat gırk!"
"Torpak başşan! Heç saat gırk ola!"
O da kadının ağzının payını vermiş:
"Heç hamalda saat ola!"

GARDAŞ ISLIĞI BEN ÇALARAM

Duvarcı ustası, tuğlayı, taşı yerine koydu mu iki adım geriye atıp marifetine ıslık çalarmış...
İnşaat sahibi bakmış iş yürümüyor, ustaya seslenmiş:
"Gardaş sen duvarı ör, ıslığı ben çalaram!"

ALLAH DA SENİ PAYLAYA

Dürdane Hanım saf bir kadın, etliye sütlüye karışmaz, ama lafın nereye gideceğini bilmezmiş...
Bir gün, hamamda kendisini yıkayan gelinine teşekkür etmiş:
"Kızım sen beni payladın, Allah da seni paylasın!"

YUSUF HEP YALAN SÖYLİR
Mehmet Ağa'ya sormuşlar:
"Yusuf'u mu seversin, Asım'ı mı?"
"Yusuf'u!"
"Niye?"
"Asım bir yalan söylir, bir doğri; Yusuf hep yalan söylir, beni yormir!"


SUÇUMUZ NE Kİ!
Tebriz kapısında aşağı inende, bir kamyon gelip yolun ortasında durmuş, şoför atlayıp taşı ön tekerleğinin önüne yerleştirmiş, trafik polisi yetişmiş:
"Burada durulur mu?"
"Aman ağabey, gurban olim, sahın teprenme, zor durmuşam, frenler dutmir!"
"Frensiz araba olur mu, üstelik farlardan biri de kırık!"
"Ağabeg, daş sıcradı, gırdı!"
"Ver bakalım ruhsatla sehliyetini..."
"Ne ruhsatı? Ağamın ehliyetini beraber gullanırih, ben de değil!"
"Tu Allah belanı vermeye, ver 500 lira ceza defol!"
"Dadaş" boynunu bükmüş:
"Ayahlaran gurban olim ağabeg, aham 500 lira vermesine verem de, sucumuz ne oni anniyah!"

OKUDUKCA GUDURİR

Hasankaleli Fevzi Emi, oturmuş arkadaşlarıyla cinler periler üzerine sohbet ediyor.
Biri, gidip bir çarşafa bürünmüş; elini, kolunu sallaya sallaya geliyor.
Fevzi Emi, hayaleti görünce Mehmet'e seslenmiş:
"Ula Mehmet oku!"
Mehmet, bildiği bütün duaları okumuş, nafile hayalet daha da hızlanarak üzerlerine geliyor...
Fevzi Emi bağırmış:
"Ula Mehmet ohuma, ohudukça kudurir!"

BİNEBÜLÜRSEN

Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuya "binebilir miyim?" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!”

POHH YEME BEGİRE

Pasinlerin kurtuluşunda Belediye Baskanvekili Sabih Pasin heyecanlı bir nutuk çekiyor :
-Ermeniler saldırdi, ahan bu ot yığınlarına kadar geldiler, biz
saldıranda da ano çeşmenin yanından kaşdı cannarıni zor gulturdular.
Nutku dinleyen ve o günleri yaşamış Behire nine itiraz eder:
-Ola Sebih atma atma.. Sen ne annadirsan, sen o günleri gördün mü ki?” diye sorar.
Buna sinirlenen Başkanvekili
- Pohh yeme Begire, bu bir nutuktur! Ne söyler söylerem.!

ESGERİYE MEVZERİ SATMİRAM

Tortumlu'nun biri eşeğe yüklediği dutu "batmanı 2.5 guruşa" diye bağırarak satıyordu.Biri kulağına eğilip "kilosu gaça" diyende:
-Niye baba ele egilib gulağıma fısıldirsan, hoç esgeriye mevzeri satmiram; tut satiram!
www.erzurumluyum.com sitesinden alınmıştır.

SEVAP

Tamam işte o bankamatik var ya, ona gidir bir kart sohirsan. sonra birgaç numara yazirsan. Eğer daha önce para yatırmışsan maçina hemen istediğin parayı verir. Yoh daha önce para yatirmamişsan maçina sana deyir ki: -Ula gavat, sen ne parasi yatırdın ki şimdi benden isdirsen? İşte sevap da buna benzer. Eğer bu dünyada sevap yaparsan, öbür dünyada garşan gelir. Yapmazsan, heç bir şey bekleme.

SÖZLÜ SINAV

Erzurum lisesinde Erzurum’lu Öğretmen ,Erzurum’lu öğrenciyi sözlü sınavı yapıyor : -Arhadaçi -Buyur hocam neci? -Adın neçi? -Mehmet Zeçi -Numaran neçi? -içiyüz içi -Memleçetin nereçi? -Erzürümün içi -Soriyi bilirmisen peçi? -Hocam sori neçi ? -Erzürümün nüfüsi neçi? -Hocam bilmemçi -Eleyse otur içi -hocam neyettimçi?

ELEYSE NİYE DURDUN

Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor. Kadın: -Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi? Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla -Heyir baci, getmez! Kadın: -Vış! eleyse niye durdun!

HELBET

Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu: -Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar: -"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!

YOLÇİ

Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi: -Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?

 
 
Bugün 5 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol